20 Ocak 2017 Cuma

Keyfi ahlak

''bir adam birisini öldürür - o bir katildir. ve aynı adam savaş zamanında binlercesini öldürür - o muhteşem bir kahraman haline gelir. toplum cinayetten rahatsız olmaz ama cinayetin toplum için işlenmesi gerekir. o zaman sorun kalmaz. toplum ahlakı önemsemez. ahlak yalnızca sizin topluma uymanız demektir. toplum savaştayken ahlak değişir. barış dönemindeyken toplumun başka ahlakı vardır.  ahlak toplumsal bir politikadır. diplomatiktir. tüm çocukların toplumla uyumlu halde yetiştirilmesi şarttır ve her şey bu kadar basittir. çünkü toplumun ilgilendiği tek şey yararlı üyelerdir. toplum sizin kendinizi bilmeniz gerekliliğiyle ilgili değildir (osho)''

evrensel bir ahlak yasasının olmayışını (bana göre de yok) ve ahlakın keyfi sebeplerden ötürü eğilip büküldüğünü, bir yanılsama olduğunu söylüyor osho bey. haklı da. 

her üç günde bir idamın gündeme geldiği bir ülkede osho'nun kurmuş olduğu bu cümle çok daha iyi analiz edilebilir. cinayetin özü nedir? kimler katildir? gibi sorular kafa kurcalamaz. toplum refahı neyi öngörüyor ise odur doğru olan. 

medeniyet neden sonuç ilişkisi kurmak ile başladı. ardından bu neden sonuç ilişkisi felsefeyi ve bilimi doğurdu. ne bok varsa sorgulandı ve bu günkü son halini aldı. ama yarım yamalak bir hal aldı. 

fen bilimleri ortalığı kasıp kavuruyor. teknoloji tavan yapmış. ama bir şeyler eksik. makineleşmedik. sosyal bilimler yetişemedi teknolojiye. niye ? çünkü yarıda kestik değerleri sorgulamayı. niye? çünkü önceliğimiz refah. sıçayım böyle refaha.

-devamı

Tanışma faslı

[ŞEDİRELAM] : sizi tanımak istiyorum
[ŞEDİRELAM]: garip bir girişti
[ŞEDİRELAM] : ne denir ki yani buna
[BİR BAYAN] : Bence de
[ŞEDİRELAM]: ben olsam bende cevap veremem bana
[BİR BAYAN] : Öz eleştiri iyiydi ordan kurtardınız kendinizi
[BİR BAYAN] : Ewet ablanız bahsetti sizden
[ŞEDİRELAM]: ilginizi çeken nokta ne oldu
[BİR BAYAN] : Benm mi
[BİR BAYAN] : İlgimi çeken bir şey yok
[BİR BAYAN] : Konu nerden açıldı bilmiyorum ablana kardeşin mi ydi geçen gelen sordum olay tanışmaya geldi ve numaramı vermiş size tanışmanızi çok istiyorum falan dedi
[ŞEDİRELAM]: ortak nokta görmüş olsa gerek. niye tanımak istiyorum? bir şey bildiğimden ya da gördüğümden değil.  tanışma faslının her türlüsünün klişe hale geldiği bu dönemde ilk defa biri aracılığıyla biri ile tanışma teşebbüsünde bulunuyorum ve bu bana ilginç geliyor
[ŞEDİRELAM]: kelimeleri özenle seçiyor olmak bile
[BİR BAYAN] : Aynı şekilde inan bana da
[BİR BAYAN] : Bu benm de başıma ilk defa geliyor
[BİR BAYAN] : Diğer türlüsü de klişe zaten
[BİR BAYAN] : İçinizden geçeni iyi aktari yorsunuz ama
[ŞEDİRELAM]: teşhisden ziyade şu istanbul beyefendisi ağzını sürdürmeyi istiyorum sizden :d .  yakama karanfil takıp abdulhamitten dem vurasım var o derece
[ŞEDİRELAM]: bu sefer iyi aktaramadım galiba ?
[BİR BAYAN] : Yo ne yazacağımı kestiremedim ondan
[BİR BAYAN] : Durdum
[ŞEDİRELAM]: bana da oluyor o
[ŞEDİRELAM]: konuşmanın gidişatını belirleyince bu problem ortadan kalkiyor
[ŞEDİRELAM]: kendi telinden çalıyorsun
[ŞEDİRELAM]: ayak uydurmak zor
[ŞEDİRELAM]: şimdi sen çal
[BİR BAYAN] : Bırak çalsın ben dinlemeyi yeğlerim
[BİR BAYAN] : Bu da saçma oldu neyse idare et
[ŞEDİRELAM]: oğuz atay
[ŞEDİRELAM]: bu ne çağrıştırıyor?
[BİR BAYAN] : Tutunamayanlar
[ŞEDİRELAM]: roman karakterlerini özlüyor insan
[ŞEDİRELAM]: değil mi?
[ŞEDİRELAM]: satırlarda gizli hepsi ve sınırlı sayıda sayfa
[ŞEDİRELAM]: insan öyle değil
[ŞEDİRELAM]: kim bilir ne dönüyor kafamda
[ŞEDİRELAM]: bir sonraki cumlem belirsiz
[ŞEDİRELAM]: sonra tenezzul edemiyorsun insana
[ŞEDİRELAM]: birini baştan aşağı okumaya
[ŞEDİRELAM]: değer mi diye soruyorsun?
[ŞEDİRELAM]: işin melodram kısmıyla ilgileniyorum boyle durumlarda
[ŞEDİRELAM]: kafiyeli olsun. en berbat şiir
[ŞEDİRELAM]: ya da rutine bağlanmış hayatı şiire çevirmeli
[ŞEDİRELAM]: rutin bile şiir olmalı
[ŞEDİRELAM] bayadır yazmiyorum kimseye
[ŞEDİRELAM]: izin vermiyorum o yuzden yazmana
[BİR BAYAN] : Konuşacak bir şey bulamayınca kitaplardan girdin
[BİR BAYAN] : Devam et güzel
[ŞEDİRELAM]: konuşacak çok şey var. sırf kitaplar değil. durumumuzu anlattım
[ŞEDİRELAM]: ama susayım
[ŞEDİRELAM]r: sıra sende
[ŞEDİRELAM]: kem kum et
[BİR BAYAN] : Ben pek beceremiyorum konuşmayı
[ŞEDİRELAM]: ben konusmadim anlattim
[BİR BAYAN] : Sabahtan eğitim çalışıp kafayı yakmış biri var karşınızda sadece programlar var şuan aklımda
[BİR BAYAN] : :)
[ŞEDİRELAM]: anladım. surekli yaptigim bir hata bu
[BİR BAYAN] : Hata?
[ŞEDİRELAM]: bir muzik çalıyor
[ŞEDİRELAM]: onun ahengiyle
[ŞEDİRELAM]: agzimdan birseyler dokuluyor
[ŞEDİRELAM]: karisik bi calma listesinde
[ŞEDİRELAM]: filozoflari anlatirken bir anda pop muzige reddiye konusuna daliyorum
[ŞEDİRELAM]: tabi karaimdakinin o anki halet i ruhiyesi (bu kelimeyi seviyorum) farkli olabiliyor
[ŞEDİRELAM]: o yüzden sizi farkli bir saat diliminde
[ŞEDİRELAM]: ayni muzik esliginde
[ŞEDİRELAM]: esit derecede katilimla
[ŞEDİRELAM]: konusmaya davet ediyorum dhddhh
[ŞEDİRELAM]: suan piano çalıyor bak
[ŞEDİRELAM]: bu yuzden bu matematik
[BİR BAYAN] : Himm sanırım karşımda bir şeyler yazan biri var
[BİR BAYAN] : Ya da çok okuyan hangisi
[ŞEDİRELAM]: mecburen yaziyoruz
[ŞEDİRELAM]: roman
[ŞEDİRELAM]: bir roman yazıyorum
[BİR BAYAN] : Hi
[BİR BAYAN] : Daha önce bitirdiğin bir kitap oldu mu
[ŞEDİRELAM]: dergi, fanzin turevi yayinlar çıkarttığım oldu
[ŞEDİRELAM]: internet uzerinde de birşeyler oldu
[ŞEDİRELAM]: sonra romana niyetlendim
[BİR BAYAN] : Hadi bakalım başarılar
[BİR BAYAN] : Yazmak çok güzel
[BİR BAYAN] : Ben arada şiir le uğraşıyorum ama iki cümleyi geçmiyor
[BİR BAYAN] : Namazın kazası olur ama sensiz geçen zaman-hayatin kazası olmaz
[ŞEDİRELAM]: beyit türevi şeyler?
[ŞEDİRELAM]: kimse kimsesiz degil herkesin var kimsesi. bir ben kaldim kimsesiz medet ey kimsesizler kimsesi
[ŞEDİRELAM]: ? :d
[BİR BAYAN] : Hayata ne siyah bak ne beyaz mavi bak
[ŞEDİRELAM]: bu mavi takıntısını bi türlü anlayamadım
[ŞEDİRELAM]: bakmayı bilmiyorum herhalde
[BİR BAYAN] : Belki
[ŞEDİRELAM]: birini tanımak için hangi soru yu kullanırsın ız
[BİR BAYAN] : Hic bir fikrim yok
[BİR BAYAN] : Adınız soyadınız dan başka bir şey bilmiyorum
[ŞEDİRELAM]: bir cv yazayım
[BİR BAYAN] : Zorlamayın
[ŞEDİRELAM]: sosyal bilimlerle uzaktan aşk yaşayan bir denizciyim. karşıma çıkan binlerce çarpıklık sayesinde mükemmelliyetçi oldum.
[ŞEDİRELAM]: bi sn
[ŞEDİRELAM]: ne iyiliğe ne de kötülüğe tenezzul etmiyorum :d
[ŞEDİRELAM]: numarami da ekledim mi
[ŞEDİRELAM]: kral tvye yollayabilirim
[ŞEDİRELAM]: zoru yok
[BİR BAYAN] : Anladım
[ŞEDİRELAM]: şimdi izninizle çıkmam gerek
[ŞEDİRELAM]: daha sonra yazmamı ister misiniz?
[BİR BAYAN] : İzin sizin
[BİR BAYAN] : Yazmayı da tercihinize bırakıyorum
[ŞEDİRELAM]: iyi geceler
[BİR BAYAN] : Size de
-devamı

18 Ocak 2017 Çarşamba

Dünyanın en tuhaf mahluku

din, yurt, ilerleme, güzellik, gerçek. tesiri yok artık bu ülkülerin.
ve... suçlu sadece dünyanın en tuhaf mahluku değil!

  budalalar imparatorluğunun hakimiyeti bitmiyor ve bu yüzden gençler kinik. bu gençlerin vaizleri veya hocalarının fersude kör inançlar deposu içinden seçtikleri sözde daha iyi ülküler bu gençleri tedavi etmiyor. cahili yenmek mümkün değil efendiler. bu cahil mahluk öylesine sinsi ki, ilkin sizi kendi seviyesine çekiyor sonra da tecrübesiyle sizi alaşağı ediyor. ve sonra tası tarağı toplayıp başka diyarlara gitme derdine düşüyoruz. haklıyız ama bir o kadar da beceriksiz. aklın keskin süzgecinden korkuyoruz. çünkü 'iyiyiz'

 refah istiyorum, istiyoruz. potansiyelimizin tamamını kullanabileceğimiz bir ortam istiyoruz. efendiler meşale benim elimde değil, yanlış anlaşılmasın. sadece bu mahluka karşı 'gitmek'le değil, onun anlayacağı bir dilden davranmak gerektiğinin farkındayım. vicdan aklı köreltti. günü gelince buna izin vermeyeceğim canım kardeşim.

(özgür serdar altıunoğlu adlı bir arkadaşımızın konuyla ilgili videosu)
-devamı

16 Ocak 2017 Pazartesi

Türk pop müziğine reddiye

 blogu henüz yeni açmış olmamdan ötürü, her kategorinin ilk yazısında tek sefere maruz kategorik açıklamalarda bulunuyorum.

 misal reddiye kategorisi; hiçbir topluluk gözetmeksizin ve yine hiç kimseyi tenzih etmeksizin eleştiri yapacağım, hatta eleştiri kavramını ‘itin götüne sokmak’ olarak değiştireceğim bir kategoridir.  her ne kadar da eleştirilmesi klişe olmuşsa da, bu gün ki menümüzde türk pop müziğine reddiye  var. 

 son yıllarda ülkemizde iyice zıvanadan çıkmış olan pop müzik türü, gün geçtikçe derinlikten yoksun, tamamıyla manipüle amacı güdülen ve affedersiniz kafa siken bir tür halini almıştır. adı üzerinde ‘popüler’ müzik, sezonluk ya da tadımlık bir müzik türü olduğu için niteliğinin az olması hoş görülebilir. fakat, ‘aboneyim abone, biletleri cebimde, ballı lokma tatlısı’ döneminden sonra tamamıyla manipüle teknikleriyle yapılan şarkılar artık illallah ettirdi be. dillere pelesenk olacağız, olmadık anlarda söyleyeceksiniz bizi, istemeseniz de reklamımızı yapacaksınız…

efendiler bu nedir allah aşkına?

kalbimde kırılmadık yer mi bıraktı, yaptığıyla söylediği nedense farklı mazlumun ahı aheste aheste alınır, bırakın kazandım zannetsin zavallı.
-hep bi terk edilme hali

hayat, beni neden yoruyosun, madem çok günah, oyunu sen bozuyosun. sebebi çok.
-ne dediğini kendi de bilmiyor. bini nidin yiriyisinnn..

senin de yüreğin vardı doğduğunda. söyle kim aklını aldı solduğunda? başına talihin kuşu konduğunda, beni uzaklara itme.
-senin a…koyim.




-devamı

15 Ocak 2017 Pazar

Sırt çantası bir yaşam biçimidir

markete giderken bile çantasını yanından ayırmayan tiplere denk gelmişsinizdir.  Ben de onlardan biriyim işte. efendiler! Sırt çantası bir yaşam biçimidir, bir kültürdür. ve bu kültür ilelebet müdafa edilmelidir.

 Ama  bu durumu garipsiyenler de olmuyor değil, ne diye kaplumbağa gibi dolanıyon ortalıkta diye soruyorlar, iki adımlık yol be bilader ne diye bu çanta? Ne var bu çantaların içinde?

 Mülkü az olanın derdi de az olur demiş benim kaydıma değer tüm feylesoflar. Sırt çantası manyağı insanlarında felsefesi budur. Ev araba derdi yok, sırf çantanın içindekilerle yaşamalı. Emekli memurlar gibi cepleri cüzdanlarla dodurmaya gerek yok, neyin var neyin yok doldur çantaya. 

 Şarj aleti, bilgisayar, kitap, not defterleri, su ve sandviç türevi yiyecekler. Çantamda genelde bunlar bulunmakta. Ulan oturuyon bir sahilde orası evin oluyor. Bundan daha güzel bir şey var mı şu dünyada?

-devamı

14 Ocak 2017 Cumartesi

Özgür irade var mıdır?

fikriyat kategorisinde ele aldığım konular deneme tarzında olacak. Bu noktada gelen tüm eleştirilere 'bence bu böyle, senin ne dediğin ...de değil' demek istiyorum. o yüzden bu kategori kibrimin ve diktatörlüğümün (hatta seçilmiş aptallığımın) sembolü olacak. eleştiri kabul etmiyorum. en doğrusunu ben bilirim. hayır, en çok ben haklıyım. neyse...

 özgür irade var mıdır? konusunu ele alma sebebim bu soruya bir cevap getirmekten ziyade, bu sorunun cevaplandığı vakit (evet veya hayır) oluşabilecek sorunları dile getirmektir. çünkü, bizler özgür irade olsun istiyoruz. hem de öylesine istiyoruz ki hiçbir hakikat bizi özgür irademizin olmadığına ikna edemiyor. bana kalırsa özgür iradenin oluşu da olmayışı da bir sorun. ama durmuyoruz. bir yerlerde vardır illa birkaç kırıntı özgürlük. o her neredeyse bulup çıkarmalıyız. aksi takdir de bir kukladan ne farkımız kalır?

 peki, nedir özgür iradeli olmak? bir koşula veya kısıtlamaya bağlı kalmadan seçim yapabilmek. bir caddenin ortasındasınız ve yol ikiye ayrılıyor. bu yollardan hangisine gideceğinize kendi hür iradenizle karar veriyorsunuz. veya sınavda a yerine b cevabını vermek sizin seçiminiz. bunu ifade ediyor özgür irade.

 seçimlerimiz bize mi ait imam efendi, ne diyorsun bu işe?

a-evet b-hayır

a- bu şıkkı işaretlediğimiz vakit oluşabilecek sorunların en başında din faktörü geliyor. hatta geçmişte sırf bu konu yüzünden mezhep çatışmaları yaşanmış ve fikir ayrılıkları olmuş diye biliyorum. seçimlerimizi kendimiz yapıyoruz diyen ılımlı bedevilere karşı katı bedeviler arasında şu tarz diyalogların geçtiği muhtemel.


katı: her şeyi bilen bir varlık tarafından yaratılan nasıl oluyor da yaratandan bağımsız olarak düşünebilir? tanrı her şeyi biliyorsa, yapacağımız seçimleri de biliyor demektir. o halde bu seçimler daha biz ortada yokken belliyse, buna seçim demek mantıklı mıdır?

ılımlı: tanrı tüm seçenekleri biliyor, seçimi biz yapıyoruz.

katı: tanrı sadece seçenekleri biliyorsa, her şeyi bilen sıfatıyla çelişir. tanrı sadece şunu veya bunu bilmez. tanrı seçeneklerle beraber seçeceğimiz seçeneği de bilecektir. orta da bir belirsizlik yoktur. daha ben yokken ne halt edeceğim belliyse ben zaten yokumdur. senaryo neyse onu oynuyorumdur. ben diye bir şey yok. tanrı var. (tasavvufa ilk adım) bunların alayı onun oyunu.

ılımlı: öyle kestirip atamazsın moruk. yabana atılacak bir konu değil bu. ne alimler ne feylesoflar girdi bu işin içine de çıkamadı bir türlü. öyle hemen karar verme bence.

katı: sana mı soracam ulan (arbede başlar

mezhep_1 loading…

b- bu şıkkı işaretlediğimizde de binbir türlü sorunla karşılaşıyoruz. dinlerdeki sınav mantığının çöpe gitmesi, ve anlamsızlık gibi…

 tamam belirsizlik ilkesi bir yerde deterministik görüşü alt etmiş olabilir (bilimsel kelime kullanayım da bi bok bildiğimi sansınlar) ama bu sadece atom altı bilmem nelerde tesir ediyor. insan hala öngörülebilir.  şöyle düşünün, bir esnafın elinde büyük bir hesap makinesi var. hani şu tak tak tı dak dak diye vurup durduğu. bu hesap makinesi evrendeki tüm olasılıkları hesaplayabilsin. şimdi bu herif karşısında duran müşterinin o an konuşacağı şeyi veya pazarlık seviyesini daha bu müşteri dükkana gelmeden bilecektir. ve diğer tüm insanların olası tüm seçimlerini… her  iki ucu da boklu değnek afedersiniz.

 yazının başında dedik ki, özgür irade bir koşula veya kısıtlamaya bağlı kalmadan seçim yapabilmektir. düşünün, sahiden hiçbir koşula bağlı kalmadan mı seçim yapıyorsunuz?  ya da düsünmeyin, konu öylesine çetrefilli ki, üzerine düşündükçe kafayı sıyırmamak elde değil. şu an kurduğum bu cümleyi kurmamış olsaydım diye bir seçeneğim yok. dedemin ninemle yaptığı o gece ki tercih beni bu blogu yazmaya kadar sürükledi.  tamam istediğim şeyi seçebiliyorum, fakat neyi istediğimi seçemiyorum. neyse, fazla düşünmiyim kafayı yerim.

not: sorumluluk kelimesinin kökünde "soru sorabilmek" yatar. bu yüzden özgür irade olsun ya da olmasın, insan soru sorabildiği müddetçe eylemlerinden sorumludur. 
-devamı

13 Ocak 2017 Cuma

Başkanlık sistemini eleştiren şoför

 vukuat kategorisinde, rutin gündem kontrolü yaparken ilgimi çeken olaylar üzerine kelam edeyim diyorum. bu gün başkanlık sistemini eleştiren bir şoföre denk geldim. blogu açarken elimden geldiğince siyasi konulardan uzak durmayı planlıyordum, fakat bu dayımızın üslubu ve dile getirdiği konuları yazmadan geçmek istemiyorum. videoyu yazının sonunda vericem. ilkin videodan seçtiğim cümleleri yazayım.

''bu ülkede kimin yönettiği önemli değil, nasıl yönettiğiniz önemli

"efendiler bir daha tekrar ediyorum, başta cumhurbaşkanı olmak üzere devlet erkanın tüm yetkililerini ve  milleti kırk yıl  boyunca ayakta uyutmuş feto gibi bir örnek önümüzdeyken, yarın bir gün bu memleketin başına böyle bir şerefsizin gelmeyeceği ne malum? bunun garantisini kim verebilir?''

''padişah abdulhamit anayasasında bu kadar yetki yoktu. osmanlı da bile heyetler vardı.''

''türk milleti diyorsunuz ya, hakan, aksakallılara göre hareket ederdi.''

''türk milleti liderine itaat eder ama lideri milletine itaat ettiği sürece.''

''bu gün dolar r4bia oldu''

''ekonomi bu kadar kötü durumdayken , piyasada yaprak kıpırdamazken, suç oranları tavan yapmışken bütün sıkıntı bitti başkanlık mı kaldı geri?''

''efendiler bizi aptal yerine koymayın.''

''türkiyeye yeni anayasa değil yeni ekonomi sistemi lazım. üretim yok üretim!''

''özel sektör batma noktasına geldi''

''iki kuşak torunlarımıza borç bıraktık. evlatlarımıza da değil!''

''ey ahali, hepimizin çoluğu çocuğu var geleceği var. futbol takımı gibi parti tutmayın.''

''başkanlık sistemi mi gelecek? adam gibi denetlemeye açın sisteminizi, kim gelirse gelsin. eyvallah.''

 muhalefetin yıllardır boşa kürek çekiyor olmasının en büyük sebebi bana kalırsa üslup'tur. efendiler! türkiye gibi bir ülkede hakkında konuştuğunuz konuda ne kadar haklı olursanız olun, tesirin sırrı; hitap edilen kitleye samimiyetinizi inandırmaktan geçer. ve samimiyetin sırrı da elitizmi siktir edip karşındakine göre davranmaktan geçiyor.

neyse yeter bu kadar siyaset. bir daha da dav... video şurada: başkanlık sistemini eleştiren şoför


-devamı

12 Ocak 2017 Perşembe

Seks bağımlılığı ve toplum

toplum

müstehcen konuları bilimsel terimler eşliğinde dile getirip yersiz tespitlerle toplum ahlakını zedeliyebileceiğimin farkındayım. fakat, arzu üzerine ne zaman düşünsem bir yerde kafam allak bullak olup kalıyor. o yüzden şuraya bir döküleyim de içim rahatlasın.

 şimdi efendim, iki farklı toplum düşünelim ve bunları ele almamızdaki amaç “refah” olsun.

1- bireyin arzularının bastırıldığı bir toplum
2- bireyin gönlünce sevişebildiği bir toplum

 birinci toplum modelinde oluşabilecek sorunlar bellidir. vidon, ördek ve mia khalifa gibi örneklerle durum özetlenebilir. ikinci toplumda ise seks bağımlılığı dedigimiz durum ortaya çıkıyor ve karışıklık burada başlıyor.

seks bağımlılığı


 ikinci toplum modelinde bir ülkede yetişmiş birinin evreleri şöyledir;  ilkin küçük bir öpücük bile olağanüstü tesir yaratır. ardından karşı cinsin vücuduna aşinalık başlar. onun ardından cinsel münasebete girilir. bu bir süre devam eder. sonra bu rutin sıkıcı gelir ve işin içine farklı heyecanlar katılır. ve bir yerden sonra heyecan körelir ve affedersiniz ölü seviciliğine kadar varabilir. sonuç olarak kişi seks bağımlısı olmuştur. ömür billah iflah olmazdır.

 şimdi gel de işin içinden çık. arzu öyle bir şey ki efendim. kendi haline bıraksan ayrı, bastırsan ayrı bir dert. her ne kadar çözüm 3. bir toplum modeli gibi dursa da. dünya geneli hadımın daha makul bir seçenek olduğunu düşünüyorum. 


-devamı

11 Ocak 2017 Çarşamba

Yazarların ilk kitapları

''her yazarın ilk kitabı biyografiktir ve okunmaya değmez.''
-söz anonimdi herhalde

 yani demek istiyor ki; kitap yazma isteği, deneyimlerin bir düzen haline girdiği andan itibaren kişinin bu uyumu sergileme arzusundan geliyor. ve kişi, beyninde cereyan eden bu 'ilk' uyumu ortaya serdiği vakit bu eser evrensel değerler ya da fikirler taşımaktan uzak oluyor. cümlenin temelinde 'herkes dostoyevski doğmaz, başarı çalışmaktan gelir' gibi bir ana fikir var. ve reddedilemeyecek bir gelişim süreci. tamam, anlayışla karşılanabilir. fakat burada deneyimlerin ne olduğuna göre bir değişken var. 

 nedir kitap okumak? deneyimlemeye ömrünün yetmeyeceği kadar hayat öğrenmektir. şimdi feleğin silesini dört bir yandan yemiş ve bu kadar trajedi yetmezmiş gibi bir de kayda değer yüzlerce eser okumuş birini düşünürsek. bu kişi ortaya bir eser koyduğunda 'bu biyografik, çöpe at' denebilir mi? hayır.

 cümleyi izah edeyim derken lafı uzattıkça uzatmışım. oysa 'kime göre neye göre' cevabı yeterliydi. bi daha ki sefere daha kayda değer cümleleri ele almak gerekiyor. siyu
-devamı

10 Ocak 2017 Salı

Mühendis yazar oğuz atay

 oğuz atay

evveliyat kategorisindeki ve bu blogtaki ilk yazımda oğuz ağabeyle başlangıç yapayım dedim. ama fark ettim ki hakkında konuşurken bile kelimeleri seçmekte zorlanıyorum. oğuz atay, benim ve birçok kişinin miladı olmuştur.
ilkin tutunamayanlar adlı eseriyle karşılaştığımda 'bi bitmediniz depresif ibneler' diyip hayatımın en isabetsiz yargısında bulunmuştum. daha sonrasında ise her kelime, her cümle öylesine tesir etti ki, bu gün olur da bir baltaya sap olursam bu oğuz atay sayesindedir. mütevazilik, masumiyet, anlam arayışı, klişe, mizah ve matematik. edebiyatın matematiği olur mu? sorusunu veyahut matematikçiden yazar olur mu sorularının cevabıdır oğuz atay

mühendis yazar


dostoyevski gibi çoğu kişinin gelmiş geçmiş en büyük yazar olarak kabul ettiği biri bile mühendis iken kalkıpta 'sayısalcıdan yazar olmaz' veya 'sayısalcılar sosyal bilimleri didiklemesin' gibi saçma cümleler kurmak cehalet örneğidir. zira sayısalcı yazarların metne hakimiyetleri ve özgünlüğünü diğer yazarlarda bulmak mümkün değil. bir gün oturup kitap yazmaya başladığınızda (özellikle kurgu ve diyalog bölümlerini yazarken) ne demek istediğimi anlayacaksınız. ben denedim. şu an yazdığım hikayenin bir bölümünü hesap makinesi kullanarak yazıyorum. bir sürü değişken var...

edebiyat ve matematik


insanı insana kelimelerle insanca anlatma sanatı olarak edebiyat, evrenin dili olarak kabul ettiğimiz ve insan ilişkilerinin de buna dahil olduğunu düşündüğüm (evet deterministim ben) matematik bilimiyle istemese de ilişki içindedir. kafiye ve şiir basit örnekler. en büyük örnek oğuz atay ağabeyimizdir. 

son olarak; blog yazma işine böylesine destursuz ve yarımyamalak girme sebebim başta oğuz atay hakkında yazıyor olmak ve matematiğimin kötü olmasındandır. çalışmak lazım.
-devamı